Prof. Dr Selçuk Sevimli, gençlerin daha evvel yurt dışına okumak ve çalışmak için gittiğini lakin son periyotta yurt dışına yerleşmek ve orada yaşamak istediğini vurguladı. Tatlı bu durumun “Ülkeden umudunu kesmişliğin göstergesi” olduğunu söylerken, “Bu oran yüzde 50’lerle 70’ler ortasında değişiyor. Bu bir ülke için alarm manasına geliyor” diye konuştu. Şirin, gençlerin, adil rekabet ortamı olmadığı ve kendilerini özgür hissetmediği için gittiğini vurguladı. Hoş, Türkiye’nin adalet, özgürlük ve eğitim alanında ıslahata muhtaçlığı olduğunu da lisana getirdi.
New York Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Sevimli, T24 ekranlarında M. Kaan Kurtuluş’un konuğu oldu. Görüntü röportajda Kurtuluş’un sorularını yanıtlayan Sevimli, okul öncesi eğitimin ehemmiyetinden pandemiyle birlikte eğitimde daha da derinleşen eşitsizliğe; beyin göçü tartışmalarından eğitim ıslahatına pek çok bahiste açıklamalarda bulundu. Şirin’in açıklamaları özetle şöyle;
“İnsan beyninin yüzde 95’i okul öncesinde gelişiyor”
Prof, Dr. Selçuk Sevecen, eğitimin okuldan evvel başlaması gerektiğini vurgulayarak, “İnsan beyni öğrenmeye doğuştan itibaren başlıyor. İnsan beyninin yüzde 95’i okul öncesinde gelişiyor. 6-7 yaşında çocuk okula geldiği vakit öğrenmenin kıymetli bir kısmı, alt yapısı kurulmuş oluyor. Okula başlamadan evvel ne yaptığımız çocukların okul muvaffakiyetini belirliyor” dedi.
“Okul öncesi öğrenme çocuğun zihinsel gelişimi için yapabileceğiniz en büyük katkı”
Çocuğun erken yaşta meskendeki ebeveynlerle sağlıklı bir münasebet kurmasının çok kıymetli olduğunu vurgulayan Hoş, “Okul öncesinde öbür yetişkinlerle sağlıklı münasebet kurabilen çocuk okula başladığında öğretmen ve okul ortamına ahengi daha kolay oluyor” dedi. Avrupa’da bütün ülkelerde okul öncesi eğitime iştirak oranının yüzde 90 ve üzerinde olduğuna dikkat çeken Sevecen, “Çocuğun, okul öncesinde öteki yetişkinlerle, güçlü öğrenme ortamlarında bulunması, çocuğun zihinsel gelişimi için yapabileceğiniz en büyük katkı” diye konuştu.
Türkiye’de okul öncesi eğitime iştirak OECD ülkelerinin yarısı kadar
Okul öncesi eğitimin üniversite eğitiminden çok daha kıymetli olduğunu belirten Sevecen, “Türkiye’de okul öncesi eğitime iştirak oranı yüzde 47, OECD’de yüzde 90’a yakın. İngiltere’de 3 yaşında başlıyor hatta kimi yerlerde 2,5 yaşında başlıyor. Bizde biraz olsun ana okullarında yaygınlaşma oldu lakin çok geri. Bizde dar gelirli ailelerde olan çocukların oranı Avrupa’nın çok çok üstünde. Dezavantajlı kümeleri nasıl tanım ediyoruz? Anne babanın üniversite diploması yok, konutta eğitici kaynaklar yok. Bu ikisi olmayınca çocuk dezavantajlı oluyor. Bu çocuk, ilkokula başladığı vakit söz hazinesi çok zayıf oluyor. Söz hazinesi zayıf olunca çocuk kendisini tabir edemiyor daha da değerlisi öğretmenin söylediklerini anlamıyor” dedi.
Türkiye’de dezavantajlı çocukların oranının yüzde 80 olduğuna dikkat çeken Tatlı, bu çocukların 6 yaşında kitapla 6 yaşında tanıştığını, kendini tabir etme ve manaya sorunu yaşadığını aktardı. Sevecen, “Zekâ, bir faktör olmaktan çıkıyor. Bağlantıda, kendisini tabir etme ve manaya noktasında ezalar olduğu için, o çocuk birinci sınıfta kendisine sunulan eğitimden istifade edemiyor. Bu iki küme ortasında doğuştan açılan bu makas bir daha hiçbir vakit kapanmıyor. Toplumsal sınıflar ortasında eğitimden kaynaklı fark okul öncesi eğitimde açılıyor” diye konuştu.
“Türkiye’de çocuklar OECD ortalamasının 1,5 yıl gerisinde”
Pandemi süreciyle birlikte eğitimde derinleşen eşitsizlikle ilgili değerlendirmelerde bulunan Sevimli, Türkiye’nin dünyayla ortadaki makası kapatmak için okul öncesi eğitime değer vermesi gerektiğini vurguladı. Tatlı, “PISA testlerinde Türkiye ile OECD ortalaması ortasındaki fark yaklaşık 50-60 puana denk geliyor. Bu da 1.5 öğrenme kaybı demek. Bizim çocuklar 1,5 yıl OECD ortalamasının gerisinde. Türkiye’de okul öncesi eğitime katılan ve katılmayanlar ortasındaki fark de 1,5 yıl. Türkiye şayet kaliteli bir okul öncesi eğitimi bütün çocuklara aşabilirsek yani yüzde 47’den yüzde 90’a çıkarabilirsek o vakit en azından OECD ortalamasını yakalamış oluruz” dedi.
“Gençler ülkeden umudunu kesiyor”
Beyin göçü tartışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulunan Tatlı, daha evvel yurt dışına okumaya ve çalışmaya gidenlerin birinci fırsatta geri dönmek için gittiğini fakat son yapılan araştırmaların sonuçlarına nazaran gençlerin artık diğer bir ülkeye yerleşmek için gitmek istediğini lisana getirdi. Sevecen, “Ülkeden umudunu kesmişliğin göstergesi. Ve diyorlar ki, ‘ben diğer bir ülkeye gideceğim, bir daha geri gelmeyeceğim, orda yerleşeceğim, orada öleceğim’. Bu oran yüzde 50’lerle 70’ler ortasında değişiyor. Bu bir ülke için alarm manasına geliyor” diye konuştu. Sevimli, gençlerin adil rekabet ortamı olmadığı ve kendilerini özgür hissetmediği için gittiğini vurguladı.
“Türkiye’nin adalet, özgürlük ve eğitim alanında ıslahata muhtaçlığı var”
“Türkiye sizce 21. Yüzyılı ıskaladı mı?” sorusuna cevap veren Tatlı, “Türkiye’nin yapısal ıslahatlara gereksinimi var. Eğitimdeki sıkıntıların hiç birinim tahlili eğitimde değil. Üç alanda yapısal ıslahat yapmamız lazım. Türkiye’nin acil bir halde adalet sistemini reforme etmesi lazım. Adil rekabet şartlarını yani kurallar toplumun gerektirdiği bütün alt yapıyı toplumun her bölümünde hayata geçirmemiz lazım. İkincisi özgürlük. Temel özgürlüklerin alt yapısını kurmanız lazım. Bilimsel olarak alt yapımızın bu kadar zayıf olmasının nedeni özgürlüklerin önünün kesilmesi. Bir taraftan imza attı diye bu kadar akademisyeni atacaksın sonra Türkiye’nin üniversite sistemi niçin çalışmıyor? Nasıl çalışsın? Bu ikisini yaptıktan sonra eğitimde ıslahat işe yarar…” değerlendirmesinde bulundu.
T24
Para Tahlil
